31 Ekim 2009 Cumartesi

Domuz Garibi

Servis şoförüne, taksi, otobüs, minibüs şoförüne bulaşmıyor bu virüs. Öğretmene de bulaştığına dair haber yok hademeye de, illa öğrenciler tehlike de ama lise ve yüksek okul ya da üniversitede sorun yok. Salgın yalnızca en hassas yerimizde ilkokul çağındaki biricik, canımız ciğerimiz çocuklarımızda; en hızlı reaksiyon verme uzuvlarımızda....

O değil de kene sırasında tedbir olarak paçamızı çorapların içine sokuyorduk güç bela yine ihalesiz alınan ve kenenin üzerine sıkılsa da keneyi öldürmeyen ilaçlarla ilaçlanıyorduk ya da uyduruk eşdeğer ilaç yasası çıkartılıyo. Hani en ucuzu ödeniyor. Endikasyonu olsun yeter, yan etkisine etkilişimie kombine tedavisine filan bakmadan... Geçmişe yönelik sokulan tedavi ücretleri çattır çattır tahsil ediliyor eczanelerde.

Kronik hastalıklar teker teker ödeme protokolünden çıkartılıyor da neden şimdi ölüm riski normal gripten bile daha az öldürücü olan domuz gribine bu kadar reklamı yapılıyor, garip. Hem de ilkokul öğrencileri üzerinden. Metin Akp ınar'da güzel değindi konuya tebrik ettim...

Şey yapsanıza, hani çıkıp bakın ben içiyorum bir şey olmuyor diye ortaya düşüyorsunuz ya! Bu denenmemiş aşıları da önce kendinize yaptırınsanıza hatta kendi çocuklarınıza, önemli tek varlığınıza. Ha!

Bir de kim kazandı bu domuz gribi aşı ihalesini.
Pardon ihale de yapılmamıştı değil mi? Çok pardon


kaynak:http://okunak.blogspot.com

30 Ekim 2009 Cuma

Bir Tatlı Huzur Almaya Geldim Kalmamışlan

fotoğraf: Kevin Smith
Fotoğrafı sevip okşayınca biraz daha büyüyor.


Şöyle istediğim gibi otlasam. Kimse çıkıp da senin işin otlamak mı demese, önce açıp fillerin neyle beslendiğini okusa. Otlamak için kilometre yürümeye karar vermişken şuraya da gidelim diye hormonal eylemler olmasa. Otlağı bulduktan sonra yine keyifle otlasam, bak yağmur yağıyor diye otun en tatlı yerinde otluyorum demek zorunda kalamasam. Hayır demesi bir şey değil kafama hortum yemesem. Hortumlanmasa emeklerim gemicik olmasa mesela.

Otlarken birileri gelip şeridimi taciz etmese. Makas atıp sinirimi bozmasa sabahın bir körü ya da akşamın bir körü hatta muhtelif. Yol üzerindeki köprü ve viyadük çalışmaları bi son bulsa. İstanbul bizim için çalışıyoruz ayağını bırakıp bi saray muhallebici daha açsa. En azından daha dürüstçe olsa her şey.

Adanalı diye bir saçmalığa tahammül etmek zorunda kalmasam, bir dizi olsa içinde ağalar, 3 katlı jeepler, kan davaları, holding kralları, sevgilisine habersiz yalı aldığı için ayar veren replikler, Beren Saat'in tahta gibi vücudu olmasa.

Saçma sapan eşdeğer ilaç yasası çıkartıp sonra grip aşısı getirtdik halkımızın sağlığını düşünüyoruz diye conconluk yapılmasa. Kışın doğal gaza zam sokup yazın zamlar geri alındığında halk artık bunu yemese.

Kaldırmıyor sinirlerim. Şöyle bir ayaklarımı uzatıp otlamaya başladığımda, beni bekleyen ve zaten yapılmış planları iptal etmek zorun kalmasam, kalmasam otlarla planlar arasında.

Şu filin yanında olmak istiyorum yalnızca. Evet belki de çok şey.

Bari şu iki ağacın arasına uzansam sadece. Sadece...

kaynak: http://okunak.blogspot.com

26 Ekim 2009 Pazartesi

Çok Dertli Söylüyor Be!

Bu Ata Demirer, bir yetenek zayiatı mı yoksa yaladım yuttum, bu işleri; gözüm kapalı yapıyorum edası mıdır nedir? İnsan neden facebook'a şarkı yazar anlamış değilim ya da bir kurbağaya. Bilmiyorum... bilmiyorum ama ses güzel, makam güzel. Açtım bir ufak. Zaten çok pis içerim, gerçi şişenin kapığını açar açmaz kafam dönmeye başladı ama olsun dünya güzel.

Sen de güzelsin. Gel bi öpiyim...



kaynak: http://okunak.blogspot.com

24 Ekim 2009 Cumartesi

Bir Saati Geri Almak...

Saatlerinizi, verdiğiniz kişilerden geri istemeyi unutmayın. Pazar gününe saatinizi geri almış olarak girin. Evet 1 saat geri alacağınız var.


Benimse yenmiş tırnaklarım. Titrek ellerim var...

23 Ekim 2009 Cuma

Top Yuvarlaktır. Kafa da yuvarlaktır.

Buna pek futbol denemez, denmemeli de. Belki kahpe kader, belki 3 bant. Belki de kafana sıçrıyım... Evet böyle daha güzel oturdu.



Kendi kalesine gol atmanın da bir adabı olmalı.

kaynak: http://okunak.blogspot.com

108-Zamanlama Tekniklerine Giriş

Hep şuna inanmışımdır:
Ecel geldiyse kaçacak yerin yoktur. Yok daha vaktin gelmediyse Kıl Payı farklarla yaşamaya devam edersin ama hakkını vermek gerek, adam belli ki bir iş adamı ve katıştığı, zamanı etkin kullanma ile ilgili seminerleri dikkatle dinlemiş. Ayrıca süper gözlem gücü var, risk yönetimi, SWOT analizi filan süper adamda.

O değil de adam belli ki toplantıya geç kalmış, yaya geçidine gelirken de koşarak geliyor, otobüse bi bakış atıyor, riski görüyor ama toplantıya yetişmek pahasına süper bir zamanlama ile karşıya geçiyor. Benim amirim işte böyle biri olmalı, ondan öğrenecek çok şeyim var..

Evet; dikkatle izliyoruz...




kaynak: http://okunak.blogspot.com

21 Ekim 2009 Çarşamba

Tecrübeli Gözlemeci Olsam...

Çocukluğumun belki de en lezzetli tıkınmacıydı gözleme. Bizde velibah diye geçerdi ama olsun güzeldi. O kadar hoşuma giderdi ki ateşten indikten sonra yağlama işini hep ben yapardım. Tabii diğer kardeşlerimden fırsat kalırsa... O derece lezzetliydi benim için.

Hiç unutmuyorum bir keresinde ne olmak istiyorsun diye sormuştu gelen bir misafir. Gözlemeci demiştim de çok gülmüşlerdi. Oğlum yine gözleme yap ama hobi olarak yap demişlerdi. Oysa ne olurdu sanki? Ben de her büyüğüm gibi liseyi bitirip öss ve öys hazırlanırdım gözleme yerken. Gözlemecilik fakültesini kazanrdım. Hatta hoşuma giderse master filan da yapabilirdim. Doktora yapmak istemezdim çünkü doktora gözleme yaparsam kendime gözleme kalmaz zannediyordum.

Önümü kesmeselerdi, birazcık destek olsaydı şimdi tecrübeli bir gözlemeci olabilirdim. Okuduk da ne olduk? Biyobog!

İşte yıllar yıllar sonra beni hüzne boğan o iş ilanı. Tecrübeli gözlemeci nasıl bir şey acaba diye düşündüm ama sonra yaşadıklarım geldi aklıma. Oysa çok lezzetli bir işe sahip olabilirdim. Hatta kendi gözleme şirketler zincirim olabilirdi.



Yine de gidip bi CV bıraksam, çocukluğumda yaşadığım deneyimleri anlatsam, aynı anda iki gözlemenin nasıl yağlanabileceğiyle ilgili fikirlerimi paylaşsam...

İşe yarar mı ola?

kaynak: ttp://okunak.blogspot.com

18 Ekim 2009 Pazar

Burger King'in Esra Ceyda Açılımı

Burger King'in ateş seni çağırıyor sloganından vazgeçerek reklam filminde Esra Ceyda kardeşler'e yer vermesinin ardından Burger King'e attığım e-postaya verilen cevaptır.

E-postada özetle: Burger King'in kendine has bir tüketici kitlesinin olduğu, Esra ve Ceyda kardeşlerle bu seviyenin aşağıya çekildiği; eskiden ateş bizi çağırıyordu biz de geliyorduk artık _halkın tabiriyle_ iki salak bizi çağırıyorsa ve paramla bu iki kardeşle reklam filmi çekilecekse reklam kampanyası bitene kadar Burger King'e uğramayacağım gibilerinden şeyler karalamıştım...


Değerli Sinan bey,

Öncelikle öneri ve şikâyetlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.

Yeni kampanyamız “Bütün Dünya Anladı” gerek gramaj gerekse lezzet ve doyuruculuk bakımından zengin ürünlerimizi ekonomik ve gerçek fiyatlarla lezzet severlerle buluşturma amaçlı düzenlenmiş bir kampanyadır. Reklam filmi senaryomuz, tüketicinin dikkatini bu noktaya çekebilmek amaçlı yazılmıştır. Amaç, hikâyemizin karakterlerinin bile bu kampanyanın sağladığı fiyat avantajını anladığını belirterek, kampanyamızın tüketicilere sunduğu ekonomik fiyatı vurgulamaktır.

Reklam filmimizde rol alan iki bayan oyuncumuz Esra ve Ceyda Ersoy kardeşlerin canlandırdığı karakterler, bizim veya rakiplerimizin müşterilerini asla temsil etmemekle beraber oyuncularımız senaryonun kurgusu gereğince karakter canlandırması yapmaktadırlar. Kendileri markamızın temsilcisi veya sözcüsü değil, kampanya reklam filmimizde rol alan oyunculardır.

Öneri ve şikâyetlerinizin kendimizi geliştirebilmemiz ve size daima en iyisini sunabilmemiz açısından bizim için çok değerli olduğunu bildirir, her türlü fikriniz için bizimle iletişimde olmaya devam etmenizi rica ederiz.

Saygılarımızla,

Burger King Müşteri Hizmetleri

___________

Tam bir esnaf ayağı açıklaması olmuş...

http://okunak.blogspot.com

Mutlu Pazar Sabahlarımın Kare Karalamaca'sı

Eskiden, gazetelerin pazar günlerinde verdiği bulmaca eklerinin en kral oyunuydu Kare karalamaca. Babam ve kardeşim oynarlardı. Özlemişim... Aileyle geçirilen mutlu pazar sabahlarını. Buldum ekledim bloğuma, bloğa oyun eklemeyi de öğrendim bu arada. Can sıkıldıkça takılırız artık.




kaynak: http://okunak.blogspot.com


17 Ekim 2009 Cumartesi

Home Home Sweet Home...

Cuma trafiğine takılmamak için kıyak geçilince aynı böyle deliye dönenler var aramızda. Hele bir de sigarayı bıraktığı için beyin abondene olunca kendi etrafında fır dönüp bir türlü çıkamayanlar. Dopamin sen nelere kadirsin?

E! Tabii bunun bir de pazartesisi var. Dur bakalım ne olacak...



Kıskanıyorum arkadaş. Vectomega'ya bak bak nereye kadar.
ZzZzzz...

http://okunak.blogspot.com

16 Ekim 2009 Cuma

Özel Günlerde Metrobüs Kiralamak

Düğün, sünnet, nişan, doğum günü partileri gibi özel günlerde yapılabilmesini istediğim olası Kadir Topbaş'ın kiralama hizmetidir.

Tabii beleşe olmaz uygulamadan ancak, özel günde kullanılacak nevaleleri Saray Muhallebisi'nden temin edenler faydalanılabilsin. Nevalelerin fiyatının yanı sıra düğün sahibinden, metrobüs kira bedeli alınırken davetlilerden de ayrıca 5 bilet ücreti, yer işgal bedeli olarak alınsın.

Eğer özel gün için mekan olarak da
Saray Muhallebisi tercih edilirse, kiralanan metrobüs Avcılar ve Zincirlikuyu'da hattan çıkartılarak Saray Muhallebisi'ne kadar gidilebilsin. Tabii bu durumda da mekanın kira bedeli düğün sahibinden tahsil edilecek, bunun yanı sıra yenen muhallebi başına, 2 bilet ücreti yine davetlilerin akbillerinden düşülecektir.

Eğer a ke pe üyeliğiniz varsa bulunduğunuz semtte de a ke pe ilçe seçimini kazanmışsa ek bir ücret ödemeden kiralanan metrobüs ile pikniğe gidilebilecektir.





















Kır düğünü yapmak isteyenlere önemle duyurulur.

kaynak: http://okunak.blogspot.com

14 Ekim 2009 Çarşamba

Doğan, Senin Yüzünden Yanımdan Ayrılmıştı...



Eş cinsellik medeniyettir diyenler için ne aklıma medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavdır sözü geliyor aklıma. Canavar deyince de aha bu filmden alınma görüntü. Son sahneyi ne zaman seyretsem gece altımı ıslatıyorum korkudan. Rüyalarıma giriyor bu yaratık.

Hadi geçtim sepsisini filan insan(!) insanlıktan çıkıyor bir süre sonra. Lut kavminin başına gelenler kadar var hani. Deniz seviyesinin altında ki göl, vezüv yanardağı, pompie halkı...

Buradan genç eş cinsellere öğüdümdür, son kareyi görmeden karar vermeyin.

Ben bakamiyorum. Siz seyredin.

13 Ekim 2009 Salı

Ülker mi?

Nostaljik bir reklam, nerde çıktı karşıma hatırlamıyorum yıllar sonra... Marka kaliteli, güvenilir, lezzetli filan orası beni çok bağlamıyor da bu reklam çocukluğumda da sinir ederdi beni. Bak gene sinirlendim.

Alış-veriş yaparken birileri gelir hani "bıyriiin yardimci olabilir miyiiim?" diye böyle ağzını yaya yaya biterler yanında. Yahu yardıma ihtiyacım olsa çağırırım seni ki ne zaman yardıma ihtiyacım olsa ortada kimse yoktur o da başka bir sinirseldir ya neyse. Yapmışım alış-verişi karşımda dikilmiş biri. Ürünlerin ismi zaten görünüyor. Gelmiş "Ülker mi?" diye soruyor. Kör müsün yazıyor işte Ülker diye, endoplazmik retikulum yazmıyor ya bak yazmış işte ÜL-KER daha neyini soruyon?

Sonracıma, bi kamu kuruluşunda çalışan ablanın masasına zoom giriyor. Bildiğin Devlet Malzeme Ofisi'nin masalarından, yanında demirbaş numarası yazar beyaz yarısı akmış yağlı boyayla ki nefffret ederim birilerinin böyle aradan dereden dikiz atmasına. Belki orkid'im var kardeşim. Bilsin istemiyorum kimse menstrüel sikluslarımı.

Sonra, adam banka oturmuş ağzına atacak püsküğtünüü. O ne la tam o sırada mikrofonu sokuyor ağzına "Ülker mi?" O mikrofonu çevirip sokasım geliyor ağzına.

Sahi nasıl mikrofon la o?

8 Ekim 2009 Perşembe

Götü yere yakın olandan korkacaksın arkadaş.

Doğanın kanunu bile bunun üzerine yazılmış. Çok fazla yere yakın olandan uzak duracaksın.

Karakter olarak yere yakın olandan daha da bi uzak durmakta fayda var. Nerde, ne zaman, ne bok yiyecekleri belli olmuyor. Tek bir tanesi bile bezdirebiliyor bir aslanı.

4 Ekim 2009 Pazar

Çekici Kadın...

Ava giden avlanır mı deseydim yoksa!?..

3 Ekim 2009 Cumartesi

Soğumuştur O Soğumuştur...

Isınmış makarnayı da hiç sevmem nedendir bilmiyorum.


Tıklıyore... büyüyore...

2 Ekim 2009 Cuma

Organik Ekran Temizleyicim...

Temizle temizle ohhh


Bak buralar kalmış...

1 Ekim 2009 Perşembe

Anı Yakalamak

High speed photograpy teknolojisi denen bir uygulama ile mümkün anı yakalamak. Bir fotoğraf makinesi ve fotoğraf makinesine bağlı bir sensör. Bu sensör çekeceğiniz konuya bağlı olarak değişiyor. Ses sensörü, ışık sensörü artık ne çekmek istiyorsanız size kalmış.

Burada yalnızca en altta patlayan balon fotoğrafında ses sensörü kullanılmış mesela.









ÇerÇöp: gezelim görelim-2: bangkok siem reap yolu

ÇerÇöp: gezelim görelim-2: bangkok siem reap yolu

Kış Geldiğini Nasıl Anlarsın?

Eskiden, küçükken, minicikken; top oynayıp açırken kışın kendine özgü habercileri vardı
  • Ağaçların yaprakları sararmaya başlardı.
  • Odun-körü alınırdı.
  • Yağmurlar yağardı.
  • Kestane çıkardı.
  • Kar yağardı azıcık.
  • Pastırma yazı çıkardı.
  • Önce portakal sonra mandalina çıkardı.
  • En son muz çıkardı çikita hem de

....ve kış biter, cemreler düşer; can erik çıkardı.

AKP (Akepe) iktidar olur ve sonra değişir her şey; kışın habercileriyle birlikte...
Akaryakıta zam gelir.
Ağaçların yaprakları sararmaya başlar.
Akaryakıta zam gelir.
Yağmurlar başlar.
Elektriğe zam gelir.
Kar yağar azıcık.
Doğal gaza zam gelir.
Kış iyice bastırırak.
Aryakıta zam gelir.
...ve kış biter, elektriğe; doğal gaza indirim yapılır.
Akaryakıta zam gelir.
Biz büyüdük ve kirlendi dünya